13 Nisan 2010 Salı

Cumhuriyet tarihine damgasını vuran ekonomik krizler

Cumhuriyet tarihine damgasını vuran krizler
1929 KRİZİ-İLK KRİZ Dünya da büyük buhran olarak tarihte yerini aldı. Cumhuriyetin de ilk krizi olarak.
1948 KRİZİ İkinci dünya savaşının başlaması ile tetiklendi. Türkiye devalüasyonla ilk bu krizde tanıştı.
1954 KRİZİ 1950-54 yıllarında dış sermayeye açılma ve serbest piyasa ekonomisine geçiş dönemi başladı. Kore Savaşı nedeniyle dünya piyasasında hammadde fiyatları çok primlendi. Kredili ithalat uygulamasına geçildi Dış borç yükü ve kamu açıkları arttı.
1958 KRİZİ Dışarıdan sermaye ithaline ayarlanmış serbestleşme programı 1958 krizini hazırladı. Ağustos ayında Türkiye IMF ile bir istikrar programı uygulamayı kabul etti. Devalüasyona gidildi. Dış ticaret açığı büyüdü.Türkiye 1959 yılında hayat pahalılığında Brezilya’dan sonra dünya ikincisi idi.
1969 KRİZİ 1969’da Türkiye hafif bir krizle sarsıldı. IMF programı yürürlüğe kondu. Türk parası devalüe edildi. 1971’de darbe yapıldı.
1974 BİRİNCİ PETROL KRİZİ 1974 yılında petrol fiyatlarının patlayarak 4 katına çıkması Türkiye ekonomisini olumsuz etkiledi. Aynı yıl Kıbrıs Barış Harekatı ile birlikte batılı ülkelerin üstü örtülü ekonomik ambargosu başladı. Bütün dünya petrol tasarrufuna yönelirken Türkiye petrole sübvansiyon vererek tüketimi patlattı. Dış ticaret açığı korkunç şekilde artış gösterdi. 769 milyon dolardan önce 2.3 milyar dolara fırladı. Türkiye o yıl 303 milyon dolarla rekor bir bütçe açığı verdi. Turizm ve işçi gelirleri düştü. İstihdam sorunu büyüdü. Türkiye yeni bir darboğazın eşiğine geldi.
1978 KRİZİ Dönemin hükümetleri düşük faizli kredileri hiç ödenmeyecekmiş gibi alıp kullandılar. Önemli miktarlarını da har vurup harman savurdular. 1970 yılında 1.8 milyar dolar olan borcumuz , 1977 yılında 10 milyar dolara çıktı. 1978 yılında kısa vadeli borçların toplam borç içindeki payı yüzde 52’ye ulaştı. 1978’de kriz patladı.
1979-1980 İKİNCİ PETROL KRİZİ OPEC üyeleri petrol fiyatını 1979 ve 1980’de ikinci kez yüzde 150 oranında artırdı. Bu şok Türkiye’yi yoğun ekonomik kriz yaşarken yakaladı. İşsizlik oranı yüzde 20’lere yaklaştı. Enflasyon yüzde 63.9’a yükseldi. 1979-1980 petrol krizi, halkı 1974 petrol krizinden daha fazla etkiledi. Pek çok temel tüketim maddesi karaborsaya düştü. Benzin, tüp, ampul bulunamıyordu. Hükümet enflasyonu kontrol altına almak, dış kaynak açığını kapatmak ve ekonomiyi yeniden işler hale getirmek için ünlü “24 Ocak kararları”nı yürürlüğe koydu. 24 Ocak kararlarıyla birlikte TL % 48,6 oranında devalüe edildi.
1986 KRİZİ Darbenin ardından 24 Ocak kararları yürürlüğe kondu. Alınan tedbirler sonucunda 1978’de 2.3 milyar dolar olan ihracat 1983’te 5.7 milyar dolara çıktı. Anılan yıl dış ticaret açığı 3.6 milyar dolar, bütçe açığı ise 2.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bütçe açığının ulaştığı rakam, bir önceki yıla göre yüzde 150 artışı işaret ediyordu. 1986 yılında kamu harcamalarının artması nedeniyle ekonomik dengesizlik yaşandı ve devalüasyon yapıldı.
1988-1989 KRİZİ Kamu açıklarındaki artış ve mali piyasalardaki dalgalanma sonucunda faizler yükseldi. Döviz rezervi azaldı. 1989 yılına gelindiğinde Türkiye dışa açık serbest piyasa ekonomilerinden biri oldu. Kısa vadeli borçlar, toplam borçların yüzde 19’unu buldu. Ticari bankaların döviz açığı büyüdü. Stagflasyon sürecine girildi. Türkiye yeniden krize girdi. Türkiye’de 1991, 1994 ve 1999 yıllarında üst üste krizler yaşadı. 1994 ve 2001 krizleri karakteristik olarak diğerlerinden farklıydı. Krizler bankacılık sektörünü vurdu ve çok sayıda bankanın faaliyetleri durduruldu.
1991 FİNANSAL KRİZİ 1991 krizini Körfez krizi tetikledi. . Büyüme hızı yüzde 0.3’e düştü. Kriz etkisini bir yıl gösterdi.
1994 FİNANSAL KRİZİ Kısa süreli ama çok şiddetli oldu. Kriz 1993 sonlarında başlayıp 1994’te patladı. İçeride zaten üstüste iki yıldır sürmekte olan temel dengesizliklerin üzerine Avrupa para piyasasındaki kargaşanın eklenmesi krizi tetikledi. Cari açık da 1 milyar dolardan 6.4 milyar dolara fırladı. Dış borç stoku 12 milyar dolar artış gösterdi. Kısa vadeli borçlar 18.5 milyar dolara fırlayarak tarihi bir rekor kırdı. 1994 tam bir felaket yılı oldu. Toplam net sermaye çıkışı 4.2 milyar dolara vardı. Faiz hadleri Hazine bonolarında yüzde 400’ü aşarken TEFE yüzde 121, TÜFE yüzde 106’e yani üç haneli rakamlara sıçradı. GSMH’da yüzde 6’ya varan daralma olurken işsizlik yüzde 20’ye vurdu. Krizde yarım milyon kişi işinden atıldı..
1998-99 KRİZİ 1998’de Asya-Rusya krizi, Türkiye’yi, enflasyonu düşürmek amacıyla harcamaları kıstığı ve istikrar programı uyguladığı sırada yakaladı. Krizi tetikleyen unsur, 6 milyar doları aşan sıcak para çıkışı oldu. Faizi yüksek, vadesi kısa borç birikimi 1999 sonunda Hazine’yi iç borçları artık döndüremediği noktaya sürükledi. Aralık 1999’da hükümet IMF ile stand-by anlaşması imzaladı.
2001 KRİZİ (BÜYÜK ÇÖKÜŞ) Stand-by anlaşmasının ardından 2000 yılında devreye giren istikrar programı büyük çöküşün baş sorumlusuydu. Türkiye döviz kurunun çapaya bağlanmasıyla çıkmaz sokağa girdi. Cari işlemler açığı giderek büyüdü ve yıl sonunda 9.8 milyar dolara çıkarak tarihi bir rekor kırdı. Dolar çapası nedeniyle toplam kısa vadeli borçlar 28.9 milyar dolara, toplam dış borç stoku 114.3 milyar dolara çıktı. Yabancı bankalar vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başlayınca gecelik faizler göklere tırmandı ve Türkiye tarihine “Kara Çarşamba” olarak geçen 22 Kasım 2000’de para krizi patladı. 13 banka ve çok sayıda aracı kurum battı. Kasım kriziyle artan faizler ve ödeme güçlüğünee düşen bankaların vadesi dolmayan kredileri geri çağırması, iç pazarın daha da daralması bunda büyük rol oynadı. 19 Şubat’ta Çankaya Köşkü’nde yaşanan Anayasa kitapçığı tartışması krizi patlattı.
2009 küresel kriz ABD’de kredi kriziyle başlayan sorun finans piyasalarına yansıyınca dalganın boyu da arttı. ABD’de birçok banka tarihe karıştı, bazı bankacılık modelleri rafa kalktı. Temel olarak krizin nedenlerini şöyle sıralayabiliriz. Mortgage kredilerinin yapısının bozulması, faiz yapısının uyumsuzlaşması, konut fiyatlarındaki balon artışlar, menkul kıymetlerin fonlanmasında yaşanan sıkışıklık, kredi türev piyasalarının genişlemesi ve kredi derecelendirme sürecindeki sorunlar. Türkiye içinde durum kısaca iç ve dış piyasalarda yaşanan durgunluk, temel mal fiyatlarında yaşanan gerilemeler, uluslararası finans sistemindeki daralmalar, reel sektörü ciddi anlamda olumsuz etkilemiş ve etkilemeye devam etmektedir.
Cumhuriyet tarihimizde şöyle bir baktığınızda gördüğünüz üzere krizlerden başımızı kaldırmadan oh demeden bir yaşam geçmiş. Acaba kriz olmadan yada geçmiş krizin bıraktığı izleri temizlemeden refah içinde yaşamak nasıl olurdu ?
Hani şu dört tarafı denizlerle çevrili bitmez tükenmez yer altı yer üstü zenginlikleri ile dolu cennet Türkiye’mizin bu tanımı sadece yazılarda değil de gerçek olsaydı bu ülkenin vatandaşları bu zenginlik ve güzellikleri doyasıya yaşayabilseydi ne kadar doyumsuz olurdu değilmi?
Bir sonraki sayımızda siyasi krizleri ve ekonomik krizlerle birlikte artı ve eksi etkilerine göz gezdireceğiz.

Hiç yorum yok: